Silivri'nin Adı
Silivri adı ile ilgili antik ve güncel kaynaklarda birbirlerinden farklı bilgiler bulunmaktadır. Şehrin adı antik kaynaklar ve yazıtlarda bazen İyon lehçesiyle “Selübria, Selümbria, Selübrie” bazen de Dor lehçesiyle “Sahumbria” şeklinde yazılmaktadır. Güncel kaynaklarda daha çok “Selymbria” veya “Selybria” şekline de rastlanmaktadır. Bu ad Srabon’un şehrin mitolojik kurucusunun adı olarak bildirdiği “Selüs” (Silus, Silur, Silis) ismi ile Trak dilinde şehir anlamına gelen “bria” sözcüğünün birleşiminden ortaya çıkan “Selüs’ün Şehri ” nden gelmektedir. Bununla beraber M.Ö. 7. yüzyılda Yunanlı Komutan Silir tarafından “Silivria” adı ile kurulduğu iddia edilmektedir. Silivri’nin paraları üzerinde ise “Salü (m) brianoa” şeklinde görülmektedir.
Bizans İmparatoru Arkadius (377–408) Eudoxia ile evlenmesinden sonra eşini onurlandırmak amacıyla Silivri kalesini yaptırmış ve kentin ismini “Eudoxiapolis” olarak değiştirmiştir. Ancak Eudoxia halk tarafından pek fazla sevilmediği için ölümünden sonra kullanılmamış ve unutulmuştur.
Cumhuriyet Döneminde Silivri
Kurtuluş Savaşı’nın sonunda Yunanistan’la imzalanan mübadele antlaşması ile Batı Trakya Türkleri ve İstanbul Rumları hariç, Yunanistan’daki Türkler ile Türkiye’deki Rumlar’ın karşılıklı olarak yer değiştirmelerine karar verilmiştir. Bu mübadele sırasında Silivri’ye çok miktarda göçmen yerleştirilmiştir. Mübadele 1924’te tamamlandı.
Silivri, Türkiye Cumhuriyeti devrinde sosyal, ekonomik , kültürel ve turizm alanlarında hızla gelişerek modern kent kimliğine ulaşma ve kalkınma yolunda önemli adımlar atmaktadır.
Silivri yönetim bakımından tarihsel gelişim içerisinde çeşitli dönemlerde değişik livalara bağlanmıştır. Silivri kaza oluşunun ilk yıllarında Vize Livası’na bağlı idi. Uzun bir müddet Rumeli Eyaleti’ne bağlı bir kaza olarak kaldı. 1839 Tanzimat Fermanı’ndan sonra İstanbul Zaptiye Nezaretince yönetildi. 1846’da Silivri Liva oldu ve yine Zaptiye Nezaretince yönetildi. Bundan sonra 1856 yılına kadar Havas-ı Hümayun’a bağlı kadılıklardan biri olarak yönetildi. Silivri 1867’de kaza oldu,1876’da Çatalca sancak halini alınca Silivri, Çatalca’nın bir ilçesi haline getirtildi. 1926’da Çatalca İstanbul’a bir kaza olarak bağlandığından Silivri de bu tarihten itibaren İstanbul’un kazası oldu.
Helenistik Dönemde Silivri
Makedonya Kralı II. Filip, M.Ö. 341 yılında Trakya'nın büyük bir bölümüne, Kral Kersobleptes'i tahtından indirerek sahip olmuş, böylece egemenliğini Karadeniz’e kadar uzatmıştı. Kralın “Çelenk Nutku”na eklenen bir mektupta Silivri’nin II. Filip tarafından kuşatıldığından söz edilmektedir. Ancak,Boğazlara göz diken II. Filip'in Perintos ve Bizantion’u kuşatması üzerine müttefikler bu şehirlerin yardımına koşmuşlar ve bunları Makedonyalıların elinden kurtarmışlardır (M.Ö. 340). Bu durumda iki şehir arasında bulunan Silivri’nin II. Filip tarafından ele geçirilmesi imkansız olarak görülmekte ise de müttefikler yardıma gelinceye kadar çok kısa bir sure işgal edilmiş olması da mümkündür.
II. Filip'in ölümünden sonra başa geçen Büyük İskender, taht kavgalarını önledikten sonra, bütün Yunanistan’ı egemenliği altına aldı ve M.Ö. 334'te Asya seferine başlamak üzere Çanakkale Boğazı’ndan Anadolu'ya geçti. Büyük İskender’in bu yolu takip etmesi Bizans’ı ve dolayısıyla Silivri’yi bir Makedon istilasından kurtardı. Aksi takdirde Büyük İskender’in Çanakkale Boğazı yerine İstanbul Boğazı’ndan Anadolu’ya geçmiş olsaydı, mutlaka Bizantion'u ve Silivri’yi istila etmiş olacaktı.
M.Ö. 280 yılında, Avrupa’nın batı bölgelerinde yaşayan Galatlar Aşağı Tuna ülkelerine ilerleyerek buraları istila etmeye başladılar. M.Ö. 278-277 yıllarında Galatların bir kolu Trakya’ya girerek İstanbul Boğazı üzerinden Anadolu'ya geçmiş ve Sakarya ile Kızılırmak arasıdaki bölgeye yerleşmişlerdi. Bu sefer sırasında Silivri ve Bizantion Galatlar tarafından yağmalanmıştı.